Harun Öztürkler[1]
Türkiye’de
İşgücü Piyasalarındaki Gelişmeler
Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TUİK)’nun yayımladığı
Hanehalkı İşgücü İstatistiklerinden (Hİİ)[2]
sonuçlarına göre Ekim 2013’de işsizlik oranı %9.7 olarak gerçekleşti. Bu oran
bir önceki yılın aynı ayına göre 0.6 puanlık bir artışı yansıtmaktadır. Ancak
işsizlik oranın ayrıntılarına bakıldığında ortalama işsizlik oranındaki
yükselmeden daha olumsuz gelişmelerle karşılaşmaktayız. Bu olumsuz
gelişmelerden ilki tarım dışı işsizlik oranında gözlemlenmektedir. Tarım dışı
işsizlik oranı gecen yılın aynı dönemine göre 0.5 puanlık bir artış ile %11.9’a
yükselmiştir. İkinci olumsuz gelişme 15-24 yaş grubunu içeren
genç işsizlik oranın 1.2 puanlık bir yükselişle
%19.3’e yükselmiş olmasıdır. Bu son iki rakam Türkiye’nin nitelikli ve
genç işgücü için yeteri kadar istihdam yaratamadığını göstermektedir. Öte
yandan, hem ortalama işsizlik oranı hem tarım dışı işsizlik oranı hem de genç
işsizlik oranı Eylül dönemine göre az da olsa daha düşük gerçekleşmiştir.
İşsizlik oranındaki
artışın bir nedenini Ekim 2013’de istihdam edilenlerin oranın bir önceki yılın
aynı dönemine göre 0.5 puan azalış göstererek %45.9 oranında gerçekleşmesi oluşturmaktadır.
Öte yandan işsizlik oranı işgücüne katılım oranındaki azalışa karşın bir
yükselme göstermiştir; Türkiye genelinde işgücüne
katılma oranı, 2013 yılı Ekim döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,2
puan azalarak %50,8 olarak gerçekleşti. İşgücüne katılım oranı erkeklerde 0,2 puanlık azalışla %71,7, kadınlarda ise 0,1 puanlık azalışla
%30,6 olarak gerçekleşti.
Ekim 2013’de İstihdamın
sektöre dağılımı ise şöyle gerçekleşti: İstihdam edilenlerin %23.5’si tarım,
%19.1’i sanayi, %7,6’sı inşaat, %49.8’i ise hizmetler sektöründe yer aldı. İstihdamın
sektörel dağılımı Türkiye’yi diğer gelişmiş ülkelerden ayıran bir özellik
taşımaktadır. Türkiye’de tarım sektörün istihdamdan aldığı payı Avrupa Birliği
(AB)’nin yaklaşık 4.8 katı kadardır. Avrupa
birliğinde bu oran %5.3’dür. Bu durum bize hem Türkiye’de tarım sektöründe
sermaye kullanımı ve teknolojik gelişmenin ve dolayısıyla verimliliğin AB’nin
oldukça gerisinde olduğunu göstermekte hem de hale tarım sektörünün diğer
sektörlere işgücü transfer etme devam edeceğini göstermektedir. Bu transfer
süreci yalnızca yeni istihdam alanları yaratılması gerektiğine işaret
etmemekte; aynı zamanda transferin eğitim ve sosyal yapı ile ilgili birçok
faktörün de üzerinde durulmasının zorunluğunu göstermektedir.
Türkiye işgücü
piyasasının bir diğer önemli sorunu ise herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna
bağlı olmadan çalışanların oranın yüksekliğidir: Bu konuda az da olsa olumlu
bir gelişme yaşanmış, Ekim 2013 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik
kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların oranı 3.4 puan azalarak %36.3 olarak
gerçekleşmiştir. Tarım sektörünün istihdamdaki payı ile birlikte ele
alındığında, Türkiye’de işgücü piyasasında henüz birçok sorunun olduğu ve
gerçekleştirilmesi gereken birçok dönüşüm olduğunu gözlemliyoruz. Ancak bir
ekonominin istihdam yapısının üretim yapısının bir yansıması oluğunu da
hatırlatmak gerekmektedir.
Dünya’da İşgücü Piyasalarındaki Gelişmeler
Raporun bu bölümünü dünya işgücü piyasasındaki gelişmelere ayırıyor
olmamıza karşın, bu raporda Dünya Bankası tarafından hazırlanan Türkiye’de İyi
İşler Raporuna yer veriyoruz.[3]
Rapor iyi işi yaşam standardına,
verimliliğe ve sosyal uyuma katkıları yoluyla kalkınma sürecine katkı sağlayan
işler olarak tanımlamaktadır. İyi iş, iş sahibine gelir sağlayarak doğrudan bir
yarar sağlarken, gelir dağılımının iyileştirilmesine, sektörel dönüşüme ve
kadınların ve gençlerin işgücü piyasasına entegrasyonuna katkı sağlayarak
dolaylı toplumsal yararlar üretir. Özellikle verimlilik artışına katkı sağlayan
işler, doğrudan ekonomik büyümeye ve dolayısıyla gelecekte de daha çok ve iyi
iş yaratılmasına katkı sağlar.
Rapora göre Türkiye’de 2007-2012 döneminde yaratılan yaklaşık olarak 4 milyon
yeni istihdamın büyük çoğunluğu iyi kaliteli işten oluşmaktadır. Bu yargının
bir nedeni yaratılan işlerin formel sektörlerde yer alması, bir diğer nedeni
ise istihdamdaki büyümenin yalnızca erkeklere değil, aynı zamanda kadınlara ve
üniversite mezunlarına yönelik olmasıdır. Bu gelişmenin gerisinde yatan
faktörler ise üç faktöre dayandırılmaktadır: i) tarım sektöründeki niteliksiz
kadın işgücünün önemi bir bölümüne formel istihdam sağlanması, ii) işgücü yoğun
konut inşaat sektöründeki geçici büyüme ve iii) yaşlı insanların formel işgücü
piyasasında daha uzun süre kalmaları. Erken emeklilik bir yandan sosyal
güvenlik sitemine ilave yük getirirken, diğer yandan tecrübeli işgücünün erken
emekliliğinin toplam faktör verimliliğine olumsuz katkı yapacağını ileri
sürebiliriz. Bu nedenle sözü edilen üçüncü faktörü olumlu olarak addedebiliriz.
Ancak niteliksiz işgücününe formel iş sağlanması ve yine büyük ölçüde
niteliksiz işgücü kullanan konut sektöründeki geçici büyüme ile istihdam
yaratılmış olmasını iyi iş yaratılması olarak göremeyiz. Ayrıca raporun sonuçlarına göre nüfusun düşük
gelirli ailelerde yaşayanlarının oranı 2007 yılındaki %10.2’lik düzeyinden 2010
yılında %11.7’ye yükselmiştir. Üstelik bu artış, hanelerde çalışan kişi
sayısında aynı dönemde artış olmasına rağmen ortaya çıkmıştır. Bu sonuç,
yaratılan istihdamın doğrudan yararının, yani gelir yaratma yararının raporun
ileri sürdüğünden daha düşük olmasıdır.
Raporun temel önermelerinden birisi verimlilik ve formel sektörde
çalışmanın pozitif bir korelasyona sahip olduğudur. Dolayısıyla, raporda
hükümete formel istihdamın maliyetinin vergilerin ve sosyal güvenlik
katkılarının düşürülmesi yoluyla azaltılması önerilmektedir.
[1]
Kırıkkale Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü Öğretim Üyesi ve İstihdam
Araştırmaları Derneği Başkanvekili
[2]
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=16003
[3]
World Bank. (November 2013), Good Jobs in Turkey, Report Number: 83818-TR, http://documents.worldbank.org/curated/en/2014/01/18831522/good-jobs-turkey.